#kokulu taş
Explore tagged Tumblr posts
Text
NİHAVENDLİ KADINLAR
Danteli, oyası, işlemesi, tığı olan kadınlar vardı
Üstüne titrediği kırlenti,
penceresinde fesleğeni, balkonunda rengârenk çiçeği, kapı önünde beslediği kedisi olan kadınlar
( Bu kadınlardan bahsediyorum )
Dibi tutar diye endişe ettiği pilavı
çok lafa tutulmaya gelmeyen kadınlardı onlar.
Onlar hep aceleci, hep kahve vakti sakini olan kadınlardi.
Radyo gündüz sanki onlar için çalardı
Bütün makamlara uyan taş plak kıvaminda iç çekişleri, her teselliye yakışır tebessümleri vardı.
Hepsi naftalin kokulu mektupların ve resimlerin, kağıdı eskimiş şiirlerin, lavanta kokulu umutların nihavendli kadınlarıydı.
Barış Karadaş ( 2020 )
7 notes
·
View notes
Text
🤲❤️🇹🇷🤲❤️🇹🇷🤲❤️🇹🇷🤲❤️🇹🇷🤲❤️🇹🇷🤲❤️🇹🇷
Üşüyorum
Muhsin Yazıcıoğlu
Bir coşku var içimde bugün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi, süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum..
#Muhsin Yazıcıoğlu#üşüyorum#türkiye#doğa#travel photography#travel destinations#travel#manzara#view#natural#europe#africa
23 notes
·
View notes
Text
Sonra bahar gelir
Bir sabah papatya kokulu bir güne açarsın gözlerini
Unutursun ne çetin bir kıştı yaşadığın
Karlı fotoğraflarına bakıp
Tebessümle bükülür dudakların
Yüzünü çevirip gökyüzüne
Gözlerin kapalı teşekkür edersin gülümseyen güneşe.
Sonra bahar gelir
İçin coşkun bir deniz olur
Yollara vurur seni
Daldaki kuşa el sallarsın
Sokaktaki kediye hal hatır sorasın gelir,
Dans eder gibi yürür ayakların.
İçinde sebepsiz bir neşe
Atlayıp kaybolmak istersin
Vapura trene otobüse
Sonra bahar gelir
Tatlı bir sarhoşluk hali peydah olur
Ellerin dokunur rengarenk çiçeklere
Kokusuyla döner başın
Böyledir bahar işte
Kalbin şarkı söyler, dilinden önce...
(İnan Durak Taş)
Çiçeklerin büyüsüne inanıyorum...
Yeşilin ferahlatan etkisine...
Baharın canlandıran gücüne...
Nisanı kucaklıyorum.
Nisan da bizi kucaklayacak,
İnanıyorum...
Hem inanmadan umut edilmez ki..
Biliyorum..
(İnan Durak Taş)
73 notes
·
View notes
Text
Nasıldır ki seninle bayram?
Medineli çocukların yüreklerinde ki heyecan, çehrelerinde ki tebessüm sığdımı ki Medine'nin sokaklarına?
Koşa koşa mı geldiler sana, ağlaya ağlaya mı çaldılar kapını?
Ya Resulullâh sen nasıl selam verdin onlara, nasıl sardın gül kokulu kollarına?
Ya Zeynebin... Zeynebin nasıl karşıladı seninle bayram sabahını, ellerini mübarek ellerinin içine alıp yine Zeynebinin avcunu mu öptün? Gözleri dolu dolu bakmıştır sana... Nasıl hayran olmuştur biricik babasına. O da sana sıkı sıkı sarılmıştır değil mi ya Resulullâh...
Ya Ebubekir ya Ömer ya Osman ya Ali ya Enes... Mescidinin kapısında mı karşıladılar seni, lisanları dile gelmiş midir sana olan aşklarını haykırmaya. Ashabından birisi çıkıp sevdasıyla titreyen ses tonu ile yine "anam babam sana feda olsun ya Resulullâh" demiş midir?
Nasıldır ki seninle bayram?
Geçtiğin sokaklarda ki dağlar taşlar ne çok sevinmiştir adımlarına.
Yüreğin kaç defa yanmıştır yetim ve öksüz oluşuna. Kim bilir nasıl sildin göz yaşlarını, Cibrili emîn mi teselli etti seni ya Resulullâh? Kâinat mı sardı göz yaşlarını?
Esen yel, uçan kuş sana selam verdi. Senin hürmetine yaratılan kâniat sana hep hasret oldu.
En çok da Seni görmeden seven ümmetin, en çok da onlar hasret kalmadı mı sana? Ne bir taş olabildi ayağının altında ne de sırtına aldığın ridan. Hiç göremedi, hiç dokunamadı sana.
Mahzûn yürekli ümmetin ama tesellisi Kevser havuzu başında mübarek avcundan, mübarek suyu yudumlarken gidereceğiz birikmekten taşan hasretimizi ve işte o gün bayramımız bayram olacak ya Resulullâh...
🪶 30 Ramazan 1445
19 notes
·
View notes
Text
Çatlaklarıma kum doldur. Deniz ve izmarit kokulu, kırık deniz kabuklarına karışmış kumlar. Martılar, sahil kedileri, bahriyeliler, bahriler. Kaplumbağaların bebeklerini terk ettikleri sahillerde terk et beni ve insanlığımızı, kaplumbağaları bahane edip ufuk çizgisine kaç yüzerek. Üstündeki kumaşların yükü ıslandıkça deniz seni dibine çeksin, sen kaplumbağa değilsin, derin denizlerde yüzemezsin.
Peki sen kimsin? Kim bu seslendiğim ve hakaret ettiğim kişi? Annem mi, ya da beni sevmemiş bir sevgili mi ? Hayır. Sadece tirat çekmek istedim. Ama tiratlar kalabalıkta olurmuş, bu bir monolog, ben tek başımayım, karanlık odamdayım ve kaplumbağalar çok uzakta. Kum dolmuş çatlaklarım da yok ben kırılmış bir porselen değilim. Nemlendirmeye erindiğim çatlak ellerim ve sivilceli bir çenem var. Ama kırık bir vazo olsaydım çatlaklarıma kum dolsun istemezdim. Kum akar gider çatlaklarım kalır. Ama sen (sayın okuyucu) çatlaklarıma kum doldur ve yavru kaplumbağaları ezdiğimiz kaldırımlarda beni terk et. Şimdi ağustos ayındayız, anne kaplumbağaların turistlerle işgal edilmiş kumsallara yumurtlaması için harika bir zaman. Aptal bir turistin (belki de benim) kuluçka olduğunu bilmediği kumlarda kumdan kale yapıp doğmamış kaplumbağaları öldürmesi için de harika bir zaman. Kaplumbağalar gelir, kaplumbağalar gider, deniz çekilir, ay dolunaya döner, biz de bize ait olmayanları işgal ederiz. Benciliz, katiliz ama deniz, güneş ve kum.
Ey sen insan. Çatlaklarıma kum doldur, su doldur. Kum, kum değildir. İçinde yaş vardır, taş vardır, aş vardır, yas vardır. Çatlaklarıma kum doldur sonra terk ettiğin sulara bırak. Bırak boğulayım, batayım derinlere. Okyanusta bi taş olayım, balıklar çatlaklarıma yuva yapsınlar. Milyonlarca gündür işgal ettiğimce işgal edileyim.
Ama benim çatlaklarım yok, sen de diye de bir şey yok. Ben sadece tirat vermeyi seviyorum lekeli duvarlarıma. Ağzımı açmadan, sesimi çıkarmadan, kimseye bakmadan verdiğim bir tirat, gecenin üçünde, odamın içinde sessizce. Sen diyorum, sessizce, çatlaklarıma kum doldur.
4 notes
·
View notes
Text
Ah’lar Ağacı
...
Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım Tanrı’nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah...dedim sonra. Ah!
...
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
...
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Kapının arkasında yokum demiştim
Ve divanın altında da.
Bulamazsınız ki artık beni,
Hayatın ortasında.
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Beni kimse bulamazdı
Tanrı’nın arkasına saklansam.
O Kocamandı, en kocamandı o.
Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.
...
Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
Sonunda ben de alıştım.
Ah...dedim sonra, Ah!
...
İç ses, diye söylendim
Ve ah dedim sonra,
Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim.
...
Bıçağın ucundaydı insanların hafızası
‘İnsan unutandır
ve insan unutulmaya mahkum olandır.’
Tanrı şöyle derdi o zaman: Ah!
...
Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının tanrım,
Ulaşılamazdı,
Sen sarılmak istesen ona,
O sana sarılmazdı.
Ne çok dikenin vardı Tanrım!
Ne çok isterdim,
Sana sarılamazdım.
Ve şöyle derdim o zaman: Ah!
Ahlat ahların ağacıydı,
Yaşlanmaya başlayanların,
İtiraf edilememiş aşkların,
Evde kalmış kızların.
Ahlat ahların ağacıydı,
Cezayir nasıl cezaların ülkesiyse,
Öyleydi işte.
Ve etimoloji Eti’lerden kalma
Bir zaman birimiydi yanılmıyorsam.
Ve yanılmıyorsam yalnız insanların,
Kahvaltı edip ağladıkları pazar sabahları yokmuş o zaman.
Mesela o zamanlar
Mutsuz olduğunda insanlar,
Yok olurmuş bazı dakikalar.
...
Vasiyetimdir:
Dalgınlığınıza gelmek istiyorum
Ve kaybolmak o dalgınlıkta.
...
Ya siz,
Nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat?
Nasıldı
Öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?
...
Annem çok sevinmelerin kadınıydı.
Bazen sevinince annem gibi,
Rengarenk reçeller dizerim kalbimin raflarına.
Annem çok sevinmelerin kadınıydı,
Sıcak yemeklerin.
Başına diktikleri o taş,
Ne zaman dokunsam soğuktur oysa.
Ben okşadığımda ama, ısınır sanki biraz.
...
Ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi,
Tırnaklarıyla düzeltemiyor insan.
Yıllarca biriktirdim
rengarenk çokomel kağıtlarını kitap aralarında.
Aşık olduğumda,
Çikolata kokardı kırmızı yazgım.
hayatıma hayat diyemem artık.
sarı yazgım her sonbahar onu
biraz daha fazla, ömür yaptı.
Maviye de, yeşile de dili dönmez ömrümün artık.
Kara yazgımı şimdi kim bilir
Hangi kitabın arasında saklıyorsun tanrım?
Ah.. dedim sonra. Ah!
...
Bir zamanlar meydan okumak isterdim.
Kaç meydanını okudum da bu hayatın.
Yalnızca iki harfini öğrendim:
AH!
Ah benim nergis kokulu cehaletim...
Ruj lekeleri bıraktın bardaklarda
Anlatmak isterdin kendini durmadan
Bir bardağa bile olsa.
Ne diyecektin, ne söyleyecektin
Şairlerin şahı olsan,
Bir AH’dan başka.
Ah benim nergis kokulu cehaletim
Bana yıllarca, bunca sözü boşa söylettin.
AH!
...
Vasiyetimdir:
Bin ahımın hakkı toprağa kalsın...
4 notes
·
View notes
Text
#Srebrenica 'ya ithafen...
SUS SUZAN
/Zaman ki facia satan bir bezirgân
Onun bir küfesinde hüzün
Bir küfesinde ölüm satılır Suzan/
Barış kokulu bir coğrafyada doğmuştun Suzan
Gül yetişmezdi belki bahçende ama
Doğuda biten güllerin kokusu
Güneşle birlikte gelirdi Neretva’nın kıyılarına
Yeşilin her tonu barış kokar
Sen kardeşlik kokardın Suzan
Katolik evlerde kahvaltılar yapılır
K��şede birbirine komşu cami ile kilisenin
ortasındaki sokakta yapılırdı minyatür kale maçlar
Komşu Nega ablanın yaptığı minik sandviçleri yerken
Sana hep peynirli olanları verilirdi
diğerlerinde domuz eti var diye
Öyle ya Suzan
O zamanlar Mostar’ın aşağısındaki
hristiyan kasap amca bile
Aynı dolaba koymazdı
haram olanla helal olan etleri
Bir zaman geldi ki
Taş taşa yapmadı
insanın insana yaptığını
Kuzgun kuzgunluğundan utandı
Lahitinde Voyvoda,
Kalesinde İzabella utandı yapılanlardan
Zaman ki facia satan bir bezirgân
Onun bir küfesinde hüzün
Bir küfesinde ölüm satılır Suzan
Alçaklığın örtüsü örterken yalnızlığı
kalın bir gece gibi
Çaresizlik uçurumuna yuvarlandı kuşlar
ululuğun doruğundan
Muhammedi ezgilerle meyve veren
ağaçlar da yok artık
Önce rüzgâr kırdı dallarını
Sonra top sesleri döktü yapraklarını
Batıdan doğan batıl bir kin
Getirip silkti siyah bulutlarını başının üstüne
Sırtından bıçaklandın sen Suzan
Asırlardır birlikte yaşadığın
sırp denen vicdansızdan
Ah! Göz değdi inan dostluğun ormanlarına
Kan damladı Suzan
Neretva’nın soğuk sularına
Toprağa saçıldı gözlerinden
Elem bulutlarının getirdiği damlalar
Sonsuzlukları yardı rüzgârda çığlıkların Suzan
Anneni sürükleyerek götürürlerken ayaklarından
Yıktılar hayallerini bir anda
kızıl süngülerini takıp da minicik bedenine
Yaprak yaprak oldu ümitlerin Suzan
Istırap rüzgârının tarumar ettiği Dinar dağlarında
Ve küçük çocukları da
büyük kurşunlarla vurdular Srebrenica’da Suzan
Evladı can verirken kucağında
babalar da vuruldu alınlarından
Şimdi tecavüzlerle kirlenmiş
kaç anne tanır evladını parmaklarından
Gökyüzü yürekli kaç kadın teşhis eder efendisini sakalından, saçından
Sus Suzan ağlama daha sus!
Onca şehit anlatamamışsa müphem ölüm sebeplerini
Onca masum çocuk, onca tecavüz edilmiş kadın
Onca kayıp teşhis edilememişse hâlâ toplu mezarlarda
Ve onca evsiz terk ederken vatanını anlatamamışsa yaşadıklarını
Sen de anlatma ve ağlama, sus!
Yürekli, utanan, senin yaşadıklarını yaşamaktan korkmayan
Bir tek Kâhtan kalmadıysa yeryüzünde İbrahim soyundan
Anla artık Suzan bekle ve sus…
Herkes zamana bırakırken öfkesini
Zaman kendine bırakılanı kusuyor
Kayan yıldızlar değil, şehirlerse
Yıkılan düşmanlık değil köprülerse
Sus Suzan ağlama artık
Benim ağlamama izin ver ve sus!
| Şener İşleyen
14 notes
·
View notes
Text
ipe bağlanmış beyaz poşetlerden bir uçurtma bazen çocukluk. kahverengi tüyleriyle top peşinde koşan küçük bir köpek, demirden bir basket potası, bazen bir kitap sayfası, ferah kokulu bir limon kolonyası ve o kocaman evin taş duvarları. birde sen ve mor menekşelerin. sen ve ince belli çay bardağın. sen ve gülümseyen yüzün, parmağında on yıllık eskimeyen yüzüğün.
10 notes
·
View notes
Text
En derinlerde bir yerde kokun var,
Eskilerde kalmış sırtta okun var,
Saplanmış bedenime, yaralı ervaya
Atıldım ıssız gözüm gibi yaş karaya,
Yağmur yağmış taş değmeyen yaş topraklara
Kusuru bildim huzuru sildim,
göz diktim yıldızlara...
Sarıldım rutubet kokulu yorganlara...
Yumdum nemli gözlerimi,
Ayazlı akşamlarına.
Okudum nameli sözlerini,
Enkazlı duvarlarına.
Senin şu buram buram rutubetin,
Gözümün yaşından mıdır Ankara..?
#şair#şiir#yazarlık#keşfet#yıldız#beyza alkoç#blog yazarı#karantina#yazar sözleri#türk yazar#şarkı#şarkı sözü#şiirimsi#şarkı sözleri#tumblr şiir#şiirdefteri#şair ruhu#şairadam#şairsokakta#bir şair#şiirler#şiirheryerde#şiirsokağı#ahmed arif#ahmet arif#egeninincisi#gelmemeyegidenadam#alıntı
13 notes
·
View notes
Text
“Gözünü yeni güne açmak” tam olarak ne anlama geliyor? Hayatınız boyunca hep bir köşede bulunmuş, hep evinizin bir parçası olmuş insanı bulamadan, onun adeta diğer yarısı olmuş bir başka kişiyi ise göremeden ve her an silinebileceği gerçeğiyle yüzleşmeye çalışırken doğan güneş gerçekten sadece elinde fenerle gelen bir hırsız gibi değil mi? Bazen “yetişemiyoruz” ya da “yoğunluktan unutuyoruz” ya hani, kalbimizde yer edinmişleri. Elbette; bunları daha ağzı süt kokan birinin yazması oldukça ilginç ancak o kadar görmüş geçirmiş insan var ki bir saniye olsun yitip gitmenin yakınlığını ayırt edemeyen, o daha da ilginç. Zihnim bulanık, kalbim sıkıntıda ve geceleri uyuyamıyorum bile. Her gözümü açıp kapadığımda “Acaba?” diyorum, “Gitti mi?”. Anneannem vefat edene kadar böyle değildim, kötü biriydim hatta. Kabaydım, ne kadar yorulduğunu zerre kadar umursamadan gece birlere kadar uyuyamadan çalışmış sabah ise beşte adeta programlanmış gibi işine devam eden-üstelik bunu en az üç senedir bu şekilde devam ettiriyordu-annemi kolayca kırardım. “Aile” kavramına hasretiyle yanıp tutuşarak büyüyen, sevgi kırıntıları için varını yoğunu ortaya koyabilecek kadar sevgiye aç kalmış dolayısıyla bunu bana asla yaşatmamak için didinen babamın bu emeklerine hiç saygı duymazdım. Kardeşime, bana ulaşabilmek ve en azından başkalarına davrandığım gibi ona da davranmamı sağlayabilmek için çırpınan o zavallıya hiç merhamet göstermezdim. Sonra bir gün bir şey oldu, anneannem yoğun bakıma alındı. Başlarda endişelenmedim, Alzheimer hastasıydı ve bu daha önce de birkaç kere olmuştu. Zaten iyileşir, eve dönerdi. Dönmedi. Bir ay boyu süren ve entübelerle, akciğer şişirmeleriyle dolu mücadelesini bu sefer tamamına erdiremedi. On iki senedir savaştığı Alzheimer, anneannemi bir ağustos gecesi benden aldı. Ve ben anneannem için ölene kadar hiçbir şey yapmadım. Hatta onu kıskandım, annemin ilgisi için onunla yarışmam gerektiğini düşünecek kadar alçaldım. Zavallı annemi yıprattım. Hani derler ya, Rabbimin gücüne gider diye. Belki de öyle oldu, sana müstahak dedi ve aldı onu benden. O günden sonra bir şeyler değişti, taş kalbim yumuşadı sanırım ya da öyle bir şeyler oldu. Benim o taş kalbim, buz dağım erimek için onun ölümünü beklemişti resmen. Bir aydan fazla zaman oldu, hala kendimi aşağılık biri gibi hissediyorum. Hissetmeye de devam edeceğim, çünkü yapmadıklarımız her zaman yaptıklarımızdan daha çok pişmanlık verir bize. Bedeni minicik anneannemin üzerine ondan katbekat fazla hacme sahip toprak atarlarken bütün damarlarımdan akan şey pişmanlıktı, onunla asla bağ kurmaya çalışmamış olmanın pişmanlığıydı. Yararsızdı, zamanı geçmişti ve hiçbir şeyi değiştirmezdi ama oradaydı. Bugün hala orada bir köşede kalbimi sızlatıyor ve umuyorum ki uzun yıllar sızlatmaya da devam eder. Ben onu tanıyamadım, hatıralarımda hep hastaydı. Ama onunla alakalı çok şey dinledim, o öldükten sonra. Cömertmiş benim anneannem, yedirmekten içirmekten çok mutluluk duyarmış. Çok severmiş çocukları, dedem dayıma “Çocukları çok severdi, çocuk sevindirin.” demiş hatta. Şimdi, sizden ufak bir şey rica edeceğim. Buraya kadar okuduysanız benim pamuk kalplim, mis kokulu güzelim için siz de birer çocuk sevindirebilir misiniz? En azından daha çok insana ulaşsın onun güzel kalbi, benim sonsuz pişmanlığım biraz olsun hafiflesin paylaşılarak. Ayrıca kalkın da sevdiklerinizi bir kucaklayın, gün gelir aranıza bir toprak tabakası girer, sarılamaz olursunuz. Çok geç olmadan buluşun o arkadaşlarınızla, gün gelir sadece rüyalarda buluşabilir duruma gelirsiniz. Gönül isterdi ki kendimi ifade edebileyim ancak ne gücüm var buna ne yeterli kelimem. Sevgiyle kalın, sevmeyi ve sevginin kolonyadan bile uçucu bir şey olduğunu unutmayın.
1 note
·
View note
Video
youtube
Malatya Bulunmaz Eşin (Üç Ayak) - Aylin Demir ✩ Ritim Karaoke (Karciğar ... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/Miei0a7D4i0 ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Malatya Bulunmaz Eşin (Üç Ayak) - Aylin Demir ✩ Ritim Karaoke - Rhythm Karaoke (Karciğar Minör 4/4 Anonim) @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI : MALATYA MALATYA BULUNMAZ EŞİN - ÜÇ AYAK SÖZ GÜFTE : ANONİM BESTE - MÜZİK : ANONİM USÜL : 4/4 MİSKET C SEBARE HALAY MAKAM - DİZİ : KARCİĞAR - MİNÖR YÖRESİ İL İLÇE: MALATYA KAYNAK KİŞİ : HAKKI COŞKUN MALATYA BULUNMAZ EŞİN (Şarkı Sözleri İle) Malatya Malatya bulunmaz eşin Gönülleri coşturur ayla güneşin Aney aney aney aney kernekli misin? Kerneğe de gelmeye yeminli misin? Malatya’yı baştanbaşa çiçek bürümüş Malatya’nın gençleri almış yürümüş Aney aney aney aney kernekli misin? Kerneğ’e de gelmeye yeminli misin? Malatya Malatya bulunmaz eşin Gönülleri coşturur ayla güneşin "Malatya türküleri" kategorisindeki sayfalar Bu kategoride yer alan toplam 75 sayfanın 75 adedi aşağıdadır. A Adatepe Akçadağ'ın Düzüne Al Almanın Dördünü Al Yeşil Giyinmiş Geline Bakın Aldı Bu Yüreğimi Derd ile Sızı Arayı Arayı Benim Bulduğum Armudu Taşlayalım Arzusun Gıldığım Dilber Ayağında Yemeni Aşağıdan Gelir Omuz Omuza B Bahçede Bir Bülbül Ağlar Bahçelere Ay Doğdu Bahçenizden Bir Taş Attım Vişneye Bahçeye İndim ki Gülleri Derem (Malatya) Ben Yolcuyum Helallaşak Sabahtan Beni Ağlatırsan Yoluna Ağlat Beni Dertten Derde Saldın Beri Gel Beri de Boyu Güzelim Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden Bir Gün Şu Dünyadan Bir Taş Attım Çaya Düştü (Malatya) Bizim Elin Menevşesi Kokulu Bu Gelin Yaylayı Yaslı Yaylamış Bu Maral Bakışın Ey Peri Suret Bugün Erenlere Kurban Bugün Yardan Haber Geldi Büyük Cevizin Dibi (Malatya) D Dam Üstünde Uzun Uzun Bacalar Dağlar Seni Delik Delik Delerim (Malatya) Dağlarınan Taşlarınan Deli Gönül Hangi Dala Konarsın Dereden Duman Kalktı Dereler Çoşarsa Da Güller Neydecek Deveyi Deveye Çattım Dost Cemalin Benzer Dost Eline Giden Turnam Dün mü Buradaydın Bugün mü Geldin Dünya Umuruna Meylini Verme E El Ediyi El Ediyi Erzurum Dağları Kar ile Boran Etek Sarı Sen Etekten Sarısın Evlerinin Önü Bir Ufak Yokuş F Fırat Kenarında Esvap Yumuşlar Fırat Kenarında Yüzen Kayıklar G Gelin Oldum Karabel'in Eline Gökteki Yıldızı Sayan Olur mu Gül Dalına Gonmuş Bülbül Yavrusu H Hindum Ucu Yılandır I Irgalıyı Irgalıyı K Kapının Önünde Önlük Dikiyi Karamık Dalını Eğmiş Kenara Kayanın Dibinde Mal mı Yayılır Kekliğidim Sekemedim Kime Kin Ettin de Giydin Alları Kırmızı Güllerin Sarı Tohumu M Malatya Malatya Bulunmaz Eşin Mevlam Bir Çok Dert Vermiş Mezire'den Çıktım Şafak Işılar N Nazlı Yârdan Bana Bir Haber Gelmiş Ne Hacıyız Ne Hocayız O Odaları Çamdan Direk P Pencereden Kar Geliyor Pınar Seni Neydip Neydip Netmeli Pınara Gel ki Görem S Sarı Çiçek Sarardıyı Dağları Sazımdaki Tel Ağlar Sohu Dibinde Kuzu Y Yine Havalandı Göğnümün Guşu Yüce Dağdan Bir Yol İner Yüksek Ayvanlarda Bülbüller Öter Ç Çiçekten Harman Olmaz Ü Üç Beş Âşık Cem Olmuşlar Bir Yere İ İki Keklik Seke Seke Ş Şu Dağları Delmeli Şu Dünyada Adem Oğluyum Dersin Aylin Demir 1990 senesinde İstanbul Bakırköy'de dünyaya geldi. 2024 yılına göre 34 yaşındadır. Aslen Tunceli'li olduğu biliniliyor. Müziğe küçük yaşlarda ilgi duyan sanatçı, İzmit Büyükşehir Belediyesi Konservatuarı'nda müzik üzerine eğitim aldı. Daha sonra da Sakarya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Türk Müziği Bölümü'nde lisans öğrenimini tamamladıktan sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Pedagojik Formasyon eğitimini bitirdi. Sanatçı yaklaşık 15 yıldır ve günümüzde de düğün, konser vb. organizasyonlarda sahne almakta. Aylin Demir, 2020 yılında ilk single klip çalışması 'Kimbilir' adlı şarkısı ile milyonlarca kişiye ulaştı ve büyük bir ilgi gördü. Müzik yaşamına emin adımlarla ilerleyen sanatçı, çok yakında yeni projelerle dinleyicilerinin karşısına çıkacak. Aylin Demir Müzisyen Genel Bakış Şarkılar Dinle Albümler Videolar Delalım Delalım · 2023 Eşarbını Yan Bağlama Eşarbını Yan Bağlama · 2023 Kınayı Getir Aney Kınayı Getir Aney · 2022 Karadut / Bahçenizde Gül Var mı / Al Yarim Karadut / Bahçenizde Gül Var mı / Al Yarim · 2022 Urfalıyam Ezelden Urfalıyam Ezelden · 2023 Silfanlım Silfanlım · 2022 Tellocan Tellocan · 2023 Narini · 2023 Müjgan · 2024 Malatya Bulunmaz Eşin Malatya Bulunmaz Eşin · 2023 Bir Çift Güvercin Olsam Bir Çift Güvercin Olsam · 2023 Bahçenizde Gül Var Mı Bahçenizde Gül Var Mı · 2022
0 notes
Text
KADININ HASI- CAN YÜCEL 🌹
Her gün kim bilir kaç kadın görüyorum...
Sokakta, vapurda, okulda,
kuaförde, orda, burda...Ama olmuyor hanımlar, olmuyor! Kadınlar
kadınlığı unutalı daha kaç on yıl oldu ki? Solaryuma girmeye, çıplak
gezmeye, kariyer hırsıyla yüzlerini buruşturmaya başlayalı kaç on yıl
oldu?
Çevremde gördüğüm kadınlardan baz��larının birtakım özelliklerini seçtim.
Bunlara, dizilerdeki, filmlerdeki, romanlardaki kadınların hoşuma giden
özelliklerini ekledim. Gözlerimi kapadım, Osmanlı zamanından kalma, hani
şu afet-i devran denen kadınları düşündüm. O nasıl bir cazibedir ki,
peçelerin ardından bile erkekleri aşık eder.
Bir Fransız kadınının zarafetini düşündüm sonra, bir İspanyol kadınının
ateşini ve bir Türk köylü kızının tazeliğini..
Kadının güle benzemesi gerektiğine karar verdim sonunda. Kadının hası
güle benzer. Rengiyle, kokusuyla, dikeniyle. Açın televizyonu, bir tane
gül görüyor musunuz?
Kadının hası yumuşak başlı olmaz, ama ağırbaşlı ve sıcak olur.
Ağırbaşlılıktan kastım, sıkıcılık değil elbet. Şımarıklığın da hakkını
verir.
Ağırbaşlı tebessümleri olur bir de. Kadın yüzü dediğin mahkeme duvarına
benzemeyecek. Bu tebessümler sevgidir. Yumuşacık bir sevgi olur kadın
yüreğinde. Kim olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun.
Erkeğini dizine yatırıp saçlarını okşamayı bilir gerçek bir kadın.
Kadının hası nerede, nasıl davranacağını bilir. . İnsanların içinde
kapris yapmaz, hır çıkarmaz; ama gerçek bir Osmanlı kadını gibi,
adabıyla, raconuyla istediğini alır. Dırdır etmez. Çok konuşup, baskı
yapıp erkeği bezdirmez. Yüz göz olmaz kadının hası. Bazen öyle bir bakar
ki, hele bir de bazen öyle bir susar ki, bin tümceye bedeldir bu
bakmalarla susmalar. Bu kadın üzülmeyi de bilir, ağlamayı da, kızmayı
da. Ama üzmemek lazım, ayrıca kızdırmaya da gelmez.
Gerçek bir kadın ezik durmaz. Kambur yürümez, dimdik durur. Kendine
saygısı, güveni vardır. erkeğine can yoldaşı olur,destek olur, onu
dinlemeyi bilir.
Bazen utangaç olur, bazen ürkek. Soğuktan ya da yalnızlıktan korkabilir
kadın. Aptal olmaz gerçek bir kadın. Bön bön bakmaz adamların suratına.
Hülyalı bakışları da olsa, zihni uyanık olur.
Hüznü, gökten deli deli yağan yağmur gibi olur, saçlarından akar.
Neşesi ise öyle renkli, öyle dağınık; saçları savrulur. Kahkahaları
vardır bu kadının, çın çın eder odaların duvarlarında.
Sesi güzel olur kadının, biraz buğulu...arada bir pencereye yaslar
başını, sokağa dalıp gider, bir şarkı söyler.
Olgunluğuyla şaşırtır erkeği. Bazen de öyle çocuk olur, öyle sağlam
saçmalar ki, yine, yine şaşırtır onu.
Sıkmaz kadın, bunaltmaz, yaşa yaşa bitmez. Huzur verir varlığıyla.
İçmesini de bilir kadının hası. Bazı akşamlar anason kokulu tüter
sofrasının sıcağı. İçli bir türkü dinler bazen, üşür, sırtına hırkasını alır. Konuşurken insanın yüzüne bakar kadın. Kibirli olmaz. Kültürsüz
olmaz. Bomboş olmaz kafası. Dünyanın, ülkenin olaylarını bilir, anlar,
söyleyecek sözü vardır. kişiliklidir. Beceriklidir. Tırnağı kırılınca
üzülür, üzülür işte, profesör de olsa, sultan da olsa, boksör de olsa üzülür.
Gerçek bir kadın hiçbir zaman reklam panolarındaki kızlara benzemez.
Etini teşhir etmez. Fosforlu bir taş gibiliği yoktur onun, loş bir cazibesi vardır. albenisi metrelerce öteden çarpar adamı.Ne kadar
örtüneceğini, ne kadar açılacağını, yerine ve zamanına göre bilir.Gerçek
bir kadın Paris podyumlarında yürüyen, 17. yüzyılın vebalı kadınları
gibi mankenlere benzemez. Uzun saçları vardır kadının. Yumuşak olur,
güzel kokar. Kadının hası saçlarını ne zaman toplayacağını, ne zaman
salacağını bilir. Kadına yaraşmaz soğukluk.
Gerçek bir kadın göbek atmayı, gerdan kırmayı, iyi becerir; ama öyle her
yerde masaların üstüne çıkıp oynamaz. Havasında oldu mu, bir oynadı mı,
herkes onu izler.
Kadın korunmayı sever, ama korunmaya muhtaç olmaz. Erkekler korumayı
severler, ama yine de güçsüz, zavallı kadınlardan hoşlanmazlar.Güçlü
kadından ise çekinirler, ona yanaşamazlar. Kadının hası bu dengeyi
kurmayı bilir; gücünü erkeğin gözüne gözüne sokmaz.
Has kadına naz da yakışır, kapris de. Öyle tatlı, öyle kıvamlı naz eder
ki, onun nazını erkek zevkle çeker.
Gerçek bir kadın şiir gibi olur, mey gibi olur, ömür gibi olur...
CAN YÜCEL
3 notes
·
View notes
Text
Sonra bahar gelir
Bir sabah papatya kokulu bir güne açarsın gözlerini
Unutursun ne çetin bir kıştı yaşadığın
Karlı fotoğraflarına bakıp
Tebessümle bükülür dudakların
Yüzünü çevirip gökyüzüne
Gözlerin kapalı teşekkür edersin gülümseyen güneşe.
Sonra bahar gelir
İçin coşkun bir deniz olur
Yollara vurur seni
Daldaki kuşa el sallarsın
Sokaktaki kediye hal hatır sorasın gelir,
Dans eder gibi yürür ayakların.
İçinde sebepsiz bir neşe
Atlayıp kaybolmak istersin
Vapura trene otobüse
Sonra bahar gelir
Tatlı bir sarhoşluk hali peydah olur
Ellerin dokunur rengarenk çiçeklere
Kokusuyla döner başın
Böyledir bahar işte
Kalbin şarkı söyler, dilinden önce...
İnan Durak TAŞ
Şükrediyorum güzel günler e yürüyerek geliyorum bekle beni iyilikler eskinin doğruları iyilikler i güzel likler i yeninin iyilikler i güzel likler i bekle bizi terk etmeyecek kadar çok güzel olacak. 🍀🤍💙🙌🏻🤲🏻🧿🪄🗽☀️🤲🏻🙌🏻
1 note
·
View note
Text
Yer Örtücü Bitkiler Nelerdir?
Yer Örtücü Bitkiler Nelerdir?
#BahçeAlanı, #BahçeBakımı, #BahçeBitkileri, #BahçeBitkileriAvantajları, #BahçeBitkileriFaydaları, #BahçeBitkileriKullanımı, #BahçeBitkileriSulama, #BahçeBitkisiÖnerileri, #BahçeBitkisiSeçimi, #BahçeÇeşitliliği, #BahçeDekorasyonu, #BahçeDüzenleme, #BahçeDüzenlemeIpuçları, #BahçeDüzenlemeÖnerileri, #BahçePeyzajı, #BahçePeyzajıFikirleri, #BahçePlanlama, #BahçeTasarımı, #BahçeTrendleri, #BakımKolaylığı, #BitkiÇeşitleri, #BitkiKaplama, #BitkiÖrtüsü, #BitkiSeçimi, #BitkiYetiştirme, #BodurYabanMersini, #ÇimAlanı, #ÇimAlternatifleri, #DoğalBahçe, #DüşükBakımBitkileri, #ErozyonKontrolü, #EstetikGörünüm, #GörselÇekicilik, #KayaBahçesiBitkileri, #ÖrümcekÇiçeği, #PeyzajTasarımı, #PeyzajTrendleri, #Sarmaşık, #Sedum, #SuTasarrufu, #ToprakKalitesi, #ToprakÖrtücüleri, #ToprakStabilizasyonu, #YabanMersini, #YerÖrtücüBitkiBakımı, #YerÖrtücüBitkiÇeşitleri, #YerÖrtücüBitkiDikimi, #YerÖrtücüBitkiler, #YerÖrtücüBitkilerAvantajları, #YerÖrtücüBitkilerSulamaIhtiyacı https://is.gd/6NBVKA https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/yer-ortucu-bitkiler-nelerdir/
Yer örtücü bitkiler nelerdir ve ne için kullanılır? Bahçelerde ve peyzaj düzenlemelerinde sıkça tercih edilen, toprağı örten ve genellikle zeminde yayılan bitki türleridir. Bu bitkiler, bahçenin güzelliklerini ve toprak kalitesini artırırken aynı zamanda erozyonu önlemeye yardımcı olurlar. Yapraklarını sıkıca bir araya getirerek toprağı örten ve genellikle göz alıcı çiçekleriyle bahçelere renk katan bu bitkiler, peyzajın estetik görünümünü tamamlar.
Yer örtücü bitkilerin çoğu, düşük bakım gereksinimleri ve yayılmacı büyüme özellikleri ile bilinir, bu da onları bahçe düzenlemesi için ideal bir seçenek haline getirir. Yer örtücü bitkiler, genellikle zeminin yüzeyini kaplayarak toprak erozyonunu önleyen, güzellik katan ve peyzaj tasarımına katkı sağlayan bitkilerdir. Bu bitkiler genellikle düşük büyüme formuna sahiptir ve sıklıkla örtücü, yarı örtücü veya bodur ağaççık formlarını içerir. Yer örtücü bitkiler nelerdir sorusunu yaygın olarak kullanılan bitkiler ile yanıtlayalım.
Yaygın olarak kullanılan bazı yer örtücü bitki türleri
Sedum (Taşkın Bitkisi): Sedum türleri, renkli yaprakları ve dayanıklılığı ile bilinen popüler yer örtücülerdir. Çeşitli renk ve boyutlarda mevcuttur.
Aubrieta (Menekşe Yaprak): Aubrieta, mor, pembe ve beyaz çiçeklere sahip, kaya bahçelerinde ve yamaçlarda yaygın olarak kullanılan bir yer örtücüdür.
Thyme (Fesleğen): Fesleğen türleri, hoş kokulu yapraklara sahip olup, genellikle taş duvarlarda veya yürüme yollarının kenarlarında kullanılır.
Vinca (Güzellik Otu): Vinca, yoğun ve parlak yeşil yapraklara sahip, mavi veya mor çiçekleri olan bir yer örtücü bitkidir.
Pachysandra (Japon Bodur Dutu): Pachysandra, özellikle gölge alanlarda iyi bir şekilde büyüyen, bodur bir yer örtücüdür.
Ajuga (Yaprak Güğüm): Ajuga, renkli yaprakları ve düşük büyüme formu ile dikkat çeker. Mor, pembe, beyaz gibi çeşitli çiçek renklerine sahiptir.
Ivy (Sarmaşık): Bazı sarmaşık türleri yer örtücü olarak kullanılabilir. Duvarları veya zeminleri kaplayarak dekoratif bir görünüm sağlarlar.
Liriope (Süs Döşlük): Liriope, dar yaprakları ve çiçek başlarıyla bilinen, gölgeli alanlarda sıkça kullanılan bir yer örtücüdür.
Creeping Jenny (Yürüyen Jenny): Sarı renkli yapraklarıyla dikkat çeken bu bitki, sarkık bir büyüme şekline sahiptir.
Ground Morning Glory (Yer Sabahtan Güneşi): Genellikle mavi veya mor çiçeklere sahip olan bu bitki, güneşli bölgelerde iyi bir yer örtücü olarak kullanılır.
Yer örtücü bitkiler, peyzaj düzenlemelerinde toprak kontrolü, estetik ve bakım kolaylığı sağlamak için kullanılır. Seçim yaparken iklim koşulları, güneş ışığı ve toprak tipi gibi faktörlere dikkat etmek önemlidir.
İlginizi çekebilir: Osmanlı Çimi Nedir? Osmanlı Çimi Nerelerde Kullanılır?
Yer örtücü bitkiler, peyzaj düzenlemelerinde yaygın olarak kullanılan ve çeşitli avantajlar sunan bitki türleridir. Bunlar genellikle bahçe zeminini kaplayarak toprağı örterler ve görsel çekicilik sağlarlar. Bu bitkilerin pek çok çeşidi bulunmakla birlikte, bazıları özellikle belirli iklim koşullarına veya toprak tiplerine daha uygun olabilir. İşte yer örtücü bitkilerin faydaları ve yaygın kullanılan türlerinden bazıları:
Erozyon Kontrolü: Yer örtücü bitkiler, toprağı sıkıca tutarak erozyonu önlerler. Özellikle eğimli arazilerde ve dik yamaçlarda erozyonun etkilerini azaltmada önemli bir rol oynarlar.
Toprak Kalitesini Artırma: Yer örtücü bitkilerin kökleri toprağı havalandırır ve besin maddelerini artırır. Bu, toprağın verimliliğini ve bitkilerin sağlığını artırır.
Su Tasarrufu: Yer örtücü bitkiler, toprağı kaplayarak suyun buharlaşmasını azaltır ve sulama ihtiyacını azaltır. Bu, bahçe bakımında su tasarrufu sağlar.
Estetik Görünüm: Yer örtücü bitkiler, çeşitli renklerde ve dokularda gelirler, bu da bahçenin görsel çekiciliğini artırır. Bahçede dengeli ve hoş bir görünüm sağlarlar.
Bakım Kolaylığı: Genellikle az bakım gerektiren ve yayılmacı bir büyüme şekline sahip oldukları için, yer örtücü bitkiler bahçe bakımını kolaylaştırır ve bahçenin bakımlı görünmesini sağlar.
Yer örtücü bitkiler arasında sıkça tercih edilen bazı türler arasında sedum, yaban mersini, bodur yaban mersini, örümcek çiçeği, sedum, sarmaşık ve kaya bahçesi bitkileri bulunmaktadır. Bu bitkiler farklı iklim ve toprak koşullarına uyum sağlayabilir ve bahçenin gereksinimlerine göre seçilebilir.
Yer örtücü bitkiler bahçe düzenlemesinde önemli bir rol oynar ve peyzajın estetik görünümünü tamamlar. Erozyon kontrolü, toprak kalitesini artırma, su tasarrufu ve bakım kolaylığı gibi pek çok avantaj sağlayarak bahçe sahiplerine pratik ve çekici bir seçenek sunarlar.
#bahçe alanı#Bahçe Bakımı#Bahçe Bitkileri#bahçe bitkileri avantajları#bahçe bitkileri faydaları#bahçe bitkileri kullanımı#bahçe bitkileri sulama#bahçe bitkisi önerileri#bahçe bitkisi seçimi#bahçe çeşitliliği#Bahçe dekorasyonu#Bahçe Düzenleme#bahçe düzenleme ipuçları#bahçe düzenleme önerileri#Bahçe Peyzajı#bahçe peyzajı fikirleri#bahçe planlama#bahçe tasarımı#bahçe trendleri#bakım kolaylığı#bitki çeşitleri#bitki kaplama#bitki örtüsü#bitki seçimi#bitki yetiştirme#bodur yaban mersini#çim alanı#çim alternatifleri#doğal bahçe#düşük bakım bitkileri
0 notes
Text
Enerji ve Alternatif Enerji Kaynakları Ünite -5
Kömür Enerji ve Alternatif Enerji Kaynakları Ünite -5 Konu: Kömür 1- Aşağıdaki seçeneklerden hangisinde, Marko Polo’nun Çin’e gerçekleştirdiği ilk seyahat sonrasında burada gördüğü maden kömüründen nasıl söz ettiği verilmiştir? A) Yanıcı bir taş B) Parlak bir taş C) Siyah bir taş D) Tuhaf bir taş E) Kokulu bir taş Cevap : A) Yanıcı bir taş 2- Aşağıdaki seçeneklerden hangisinde, Kömür…
View On WordPress
0 notes
Text
Hayatımızda dönem dönem yolumuzu kaybedebiliyoruz. Alışılmış düzenlerin dışına çıkmak istemediğimizde kendimizi zorluyoruz. Dış etkenlerle hep hayatımızda varolmuş olan şeyler arasında denge kurmaya çalışıyoruz. Dengeyi sağlayamadığımızda da gerçekten dengemizi kaybediyoruz. Şey gibi; bisikleti sürersin dört tekerlekliyken sonra bir tekeri gider afallarsın, iki tekeri gider düşersin kalkarsın, sonra küçük bisiklet bir anda büyük olur alışmaya çalışırsın. Dengeni büyük bisiklette kurmaya çalışırsın. Dengeni kuramazsan düşersin. Ama en sonunda dengeni kurar ve o bisiklete küçük bisikletmiş hatta dört tekerlekliymiş gibi rahatça zevk alarak binmeye devam edersin. Aslında hayatımızda böyle. Dengeyi kursak belkide rahatlayacağız. Peki durduk yere mi bozulur denge ? Ben istemesem, sen istemesen o bisikletin tekerlekleri sökülür mü? İzin vermezsek kim neden yapar ki bunu? Ben hazır değilsem düşerim.
Şimdi denge kurma vakti. Hazır olup düşsekte kalkma vakti. Çok şükür güzel bir yolum var bisikletimle gezeceğim. Taş çıksın istemem yoluma. Ben bisikletime alışsam da tekerleğim taşa takılmasın. Bozamasınlar dengemi. Seleme çiçekler koyayım hatta. Nergis koyayım seleme, mis kokulu.
0 notes